Küresel finansal piyasalarda, yatırımcılar genellikle Federal Rezerv'in politika eğilimlerine odaklanırken, Japonya Merkez Bankası'nın kararlarının önemini sıklıkla göz ardı ediyorlar. Aslında, yen uluslararası sermaye akışında kritik bir rol oynamaktadır.

Uzun zamandır, Japonya ultra düşük faiz oranı politikası sürdürmekte, bu da küresel yatırımcılara benzersiz bir arbitraj ticareti fırsatı sunmaktadır. Birçok yatırımcı, düşük maliyetli yen'i borç almayı tercih etmekte ve ardından bunu dolara çevirip yüksek getiri sağlayan piyasalara yatırım yapmaktadır. Bu strateji, finans çevrelerinde yaygın olarak bilinmektedir.

Ancak, bu denge her an değişebilir. Japon Merkez Bankası'nın faiz oranlarını artırma kararı alması durumunda, bu arbitraj işlemleri sürdürülemez hale gelebilir ve yatırımcılar pozisyon kapatmak zorunda kalabilir, bu da küresel likiditenin aniden daralmasına yol açabilir. Japonya'nın düşük faiz politikası, küresel finansal sistemin "musluğu" olarak düşünülebilir. Musluk çok açıldığında, piyasa likiditesi bol olur; ancak sıkılaşmaya başladığında, tüm piyasa baskı hisseder.

Tarihsel deneyimler bunu kanıtlamıştır. 19 Mart 2024'te, Japonya Merkez Bankası ilk kez faiz artırdı ve hemen ardından ABD borsaları ve kripto para piyasasında keskin bir düzeltme oldu. Sadece birkaç ay sonra, 31 Temmuz'da, tekrar faiz artırdılar ve Bitcoin fiyatı 62,000 dolardan 49,000 dolara düştü.

Buna göre, yatırımcılar Ekim ayında yapılacak Japonya Merkez Bankası toplantısını yakından takip etmelidir. Eğer Japonya Merkez Bankası tekrar sıkılaştırma politikası uygularsa, bu muhtemelen küresel finansal piyasalarda yeni bir dalga yaratacaktır. Bu yalnızca geleneksel varlıkları değil, aynı zamanda gelişmekte olan kripto para piyasasını da derinlemesine etkileyecektir.

Bu bağlı küresel finansal sistemde, Japonya Merkez Bankası'nın kararları yalnızca Japon ekonomisini değil, aynı zamanda küresel piyasa yönelimlerini etkileyen önemli faktörlerden biridir. Yatırımcılar, piyasa değişikliklerini daha iyi tahmin etmek ve bunlara yanıt vermek için yalnızca Federal Rezerv (FED) değil, tüm büyük merkez bankalarının politika yönelimlerini dikkate almalıdır.